Ahmet Yerli

  • Dopamin Tuzağına Düşüyor muyuz?

    Hepimiz günün bir noktasında telefonumuzun ekranına bakıp yeni bir bildirim var mı diye kontrol ediyoruz. Kimi zaman bir gelen mesaj, kimi zaman ise bir beğeni ya da yorum…

    Peki hiç düşündünüz mü, bu bildirimlere bu kadar bağımlı olmamızın asıl sebebi ne? İşte burada dopaminin salınımı devreye giriyor.

    Dopamin Nedir ve Neden Önemli?

    Dopamin, beynimizin “ödül” sistemiyle doğrudan bağlantılı bir nörotransmitterdir.

    Anlayacağımız dilde biraz açalım; yeni bir şey öğrendiğimizde, bir başarı elde ettiğimizde ya da hoşumuza giden bir şey deneyimlediğimizde devreye giren hormona dopamin diyebiliriz.

    Ancak sosyal medya platformları, bu doğal süreci manipüle ederek bizi kendine bağımlı hale getiriyor. Bunu yaparken ruhumuz bile duymuyor…

    Kırmızı Rengin Gücünü Hafife Almayın

    Sosyal medya uygulamalarında bildirimlerin genellikle kırmızı renkte olduğunu fark etmişsinizdir. Bunun bir tesadüf olmadığından emin olabilirsiniz.

    Dipnot: Facebook ilk kurulduğunda bildirim renkleri maviydi. Ancak, yapılan araştırmalar ve deneyimler sonucunda tüm platformlarda bildirimler kırmızı renge dönüştürüldü ve bir daha da müdehale edilmedi.

    Kırmızı renk, insanda aciliyet hissi uyandırır ve dikkat çekme konusunda çok etkilidir. Bu küçük kırmızı noktalar, beynimize “bakman gereken önemli bir şey var” sinyalini gönderir. Her bildirim geldiğinde dopamin salgılanır ve bu durum, bizleri ekran karşısında daha fazla vakit geçirmeye iter.

    Dopaminin Bu Kadar Salgılanması Neden Sorun Oluyor?

    Sosyal medyanın düzenli olarak dopamin salgılatması, vücut ve zihnimiz üzerinde çeşitli olumsuz etkilere yol açtığı bilimsel olarak kanıtlanan bir durum maalesef..

    1. Bağımlılık Oluşumu: Sürekli bildirimlere ve beğenilere alışan beyin, zamanla gerçek hayatta bu seviyede bir tatmin sağlayamaz hale geliyor.
    2. Odaklanma Sorunları: Sürekli dikkat dağıtan bildirimler, uzun vadede konsantrasyon yeteneğimizi zayıflatır. (Yeni nesil öğrencilerde çok sık görülen bir sorun olduğu da aşikâr.)
    3. Duygusal Dalgalanmalar: Sosyal medyada elde edilen geçici mutluluklar, gerçek hayattaki doyum hissini azaltıyor ve depresyon riskini artırıyor.
    4. Uyku Problemleri: Bildirimleri kontrol etme isteği, gece uykusunu bölerek uyku düzenimizi olumsuz etkiliyor.

    Dipnot: Uyku sorunlarına dolaylı olarak etki eden bir diğer faktör, bildirimlere bakmak için ekran kullanma zorunluluğumuz ve bunun sonucunda maruz kaldığımız mavi ışık. Her ekran mavi ışık yayar ve bu durum, uyku problemlerini tetikleyen başlıca etkenlerden biridir.

    Kendimizi Bu Döngüden Nasıl Kurtarabiliriz?

    Sosyal hayatta ve dijital dünyada minimal yaşam süren biri olarak, telefonumda hiçbir bildirim açık değil; buna WhatsApp ve 1000Kitap da dahil. Bunun sizin için zor olacağını biliyorum, çünkü dopamin bağımlılığı oldukça yaygın. Benim kadar katı olmak zorunda değilsiniz, yine de sizler için bazı önerilerim olacak:

    1. Bildirimleri Kapalı Tutun: Bildirimlerin sürekli olarak dikkatinizi dağıtmasına izin vermeyin. Sadece önemli uygulamalar için bildirimleri açık tutabilirsiniz.
    2. Ekran Süresi Sınırlamaları: Günlük sosyal medya kullanım sürenizi sınırlandırın. Çoğu telefon artık ekran süresi yönetimi sunuyor.
      (iPhone’da kullanıyorum, Android üzerinde de bu özellik olması gerekiyor, tam emin değilim.)
    3. Sosyal Medya Detoksları: Ara sıra sosyal medyadan tamamen uzaklaşmayı deneyin. Bu süreçte dopamin seviyelerinizin dengeye oturmasına yardımcı olabilir.
    4. Alternatif Aktiviteler: Bu konuda yaygın olarak spor yapmak, kitap okumak ya da bir aktivite bulmak önerilir ancak benim önerim; kitap okumanız yönünde olacak.

    Kitap okuma alışkanlığınız yoksa eğer, ilk okumalar her zaman dikkat dağınıklığına neden olur. Size hitap etmeyen bir kitabı asla okumaya çalışmayın, bu konuda inatçı olmayın.

    Giriş seviyesi kitap olarak Reşat Nuri Güntekin’den Acımak romanını önerebilirim.

    Sonuç: Kontrol Sizin Elinizde

    Sosyal medya, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş olsa da, onun sizi kontrol etmesine izin vermeyin.

    Kısa ve anlık olan dopamin yüklemeleri, uzun vadede doğal mutluluğun önüne geçebilir. Bir yıl boyunca emek vererek kazandığınız bir sınavın yarattığı o heyecanı deneyimleyin, vücudunuzun ödül sistemini doğal dengesi üzerine inşa etmeye çalışın.

  • Threads: Yine, yeni, yeniden!

    Geçtiğimiz yaz Twitter’a rakip olarak ortaya çıkan Threads, bir süredir Türkiye’de erişime kapalıydı. BTK ile yaptıkları görüşme sonucunda anlaşmaya varıldığı ve uygulamanın yeniden açılacağı duyrulmuş.

    Bu blog yazısını yazma amacım, Threads platformunda hesap açmayı ve büyütmeyi düşünenler için, algoritma detaylarını ve platformun işleyişini anlatarak avantaj sağlamanıza yardımcı olabilmek.

    Threads’in Telaffuzu ile Başlayalım

    “Threads” kelimesi İngilizce’de “thredz” şeklinde telaffuz edilir. Türkçe’de ise genellikle “tı-redz” veya “t-redz” olarak ifade edilir. Platformun adının sıkça yanlış telaffuz edildiğini fark ettiğim için bu detayı paylaşmak istedim.

    Threads’in Avantajları ile Başlayalım

    Threads’i birkaç ay aktif bir şekilde kullandım ve bu süreçte diğer platformlara kıyasla ne gibi avantajlar sunduğunu yakından gözlemleme şansım oldu.

    • Basit ve kullanışlı bir arayüz: Bu uygulama, yazı, görsel ve video içerikleri dışında başka bir özellik bulundurmuyor. Bu sadelik, ana sayfanın temiz ve minimal kalmasını sağlıyor.
    • Instagram’a benzer kullanıcı deneyimi: Etkileşim ve izleme özellikleri Instagram ile birebir aynı, bu da kullanıcıların platforma kolayca adapte olmasını sağlıyor.
    • Daha pozitif bir ortam: Twitter’daki gibi nefret söylemi veya stres yaratan gündemlerden uzak bir deneyim sunuyor. Futbol ve siyaset içerikleri minimum seviyede.
    • Özel mesajlaşma sistemi yok: Eğer siz de benim gibi özel mesajlaşma ve gereksiz sohbetlerden hoşlanmıyorsanız, bu platform tam size göre. Sadece gönderilerinizle varlık gösterebiliyor, kafa rahatlığını koruyabiliyorsunuz.
    • Instagram hesabı gereksinimi kaldırılıyor: Bu yeni dönemde, Threads hesabı açmak için Instagram hesabına sahip olma zorunluluğu bulunmayacak. Kullanıcılar Instagram’dan bağımsız olarak bir Threads hesabı açabilecekler.

    Threads’in aklıma gelen avantajları bu şekildeydi. 1000Kitap’a üye olmadan önce Threads’de bulunuyordum ve oranın kapanmasıyla birlikte 1000Kitap üyeliği açmıştım.

    Threads Limitleri

    Threads’te diğer sosyal medya platformlarında olduğu gibi limitler mevcut. Bunları zamanında bazı özel yazılımlar kullanarak @Mert ile beraber tespit etmiştik.

    • Takip limiti: Bir kullanıcı en fazla 7.500 kişiyi takip edebilir. Ancak takipçi sayısında bir sınır bulunmuyor.
    • Beğeni limitleri: Günlük beğeni limiti 2000’dir. Threads, bu limitleri 24 saatlik döngüyle sıfırlar. Örneğin, bir beğeni dalgasını öğlen 11-12 gibi başlatırsanız, limitin sıfırlanması için bir sonraki gün aynı saate kadar beklemeniz gerekir.
    • Saatlik beğeni kısıtlaması: Saat başına beğeni limiti 300 ile sınırlı ancak yoğun olmayan saatlerde ya da mavi tikli hesaplar için bu limitler 350-400 limitine ulaşabiliyor.

    Threads Algoritması

    Threads algoritması, Instagram’a büyük ölçüde benziyor olsa bile, belirgin farklılıklar da mevcut arkadaşlar.

    • Esnek limitler: Beğeni algoritması, Instagram’a kıyasla daha esnek ve Twitter’a daha yakın. Agresif beğeniler nedeniyle hesap kilitlenmesi yaşama olasılığınız daha düşük olacak.
    • Gönderi skoru: Bir gönderinin popüler olması için yüksek etkileşim alması ve mavi tik sahibi olmanız önemli.
    • Görsel ağırlıklı içerik: Fotoğraflı gönderiler, genellikle daha fazla etkileşim alarak popüler hale geliyor, bu da uygulamanın algoritmasının hala Instagram’dan esinlenmesinden kaynaklanıyor.
      (Umarım zamanla bu algoritmayı değiştirirler.)

    Algoritmanın Sırları” bağlantısını ziyaret ederek, gönderi skoru kavramını daha ayrıntılı öğrenebilirsiniz. Gönderi skoru kavramı, tüm sosyal medyaların bir gönderiyi popüler/keşfete çıkarması için ağırlıklı olarak kullandığı algoritmadır.

    Sonuç Olarak;

    Threads; temiz, minimal arayüzü ve pozitif atmosferiyle öne çıkıyor ancak algoritma kısıtlamaları, kullanıcı deneyimini doğrudan etkiliyor.

    Türkiye’de yeniden açılmasıyla, bu platformun Twitter’dan uzaklaşmak isteyenler için bir alternatif olabileceğini söyleyebilirim.

    Ayrca ben de yeni Threads’de olacağım…

  • PHP 8.3: Performans Sorunları

    PHP, dinamik web uygulamalarının temel yapı taşlarından biri olarak kabul edilir. 2007 yılında tanışmış olduğum PHP’nin 5.2 sürümünden bugüne kadar, her yeni sürüm ile büyük iyileştirmeler ve değişiklikler gözlemledim.

    Ancak, her yeni sürümle birlikte, özellikle geriye dönük büyük uyum sorunları da yaşandığına şahit oldum. Yeniliklerle gelen uyum ve stabilite sorunları PHP 8.3 yeniden karşımızda.

    Bir süre önce blog altyapısını sıfırlayarak, hosting sağlayıcımı değiştirdim ve temiz bir kurulum gerçekleştirdim. Bu yenilikle birlikte, WordPress ile yaptığım testlerde, PHP 8.0 ve 8.3 arasında ciddi performans farkları gözlemledim.

    WordPress’in Son Sürümü ve Gereksinimleri

    WordPress’in 6.7.1 son sürümü, PHP 7.4 ve üzeri sürümlerini öneriyor. Resmi WordPress web sitesinde belirtilen sistem gereksinimleri şu şekilde:

    • PHP 7.4 veya üzeri
    • MySQL 8.0 veya MariaDB 10.5 veya üzeri

    Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: WordPress bile, PHP’nin en son sürümüyle her zaman istikrarlı çalışacağının garantisini vermiyor.

    PHP 8.0 ve 8.3 Karşılaştırması

    Temiz bir WordPress kurulumu üzerinde, herhangi bir tema veya eklenti yüklemeden yaptığım performans testleri şu şekilde:

    PHP 8.0 Kullanıldığında:

    • TTFB (Time to First Byte): 250ms
    • Fully Loaded Time: 1.2s
    • First Input Delay (FID): 80ms

    PHP 8.3 Kullanıldığında:

    • TTFB (Time to First Byte): 280ms
    • Fully Loaded Time: 2.1s
    • First Input Delay (FID): 350ms

    PHP 8.3 kullandığım zaman, sunucu yanıt süresi (TTFB) sadece 30ms gibi küçük bir artış gösterdi. Ancak sayfa yükleme süresi (Fully Loaded Time) neredeyse %75 oranında arttı.

    Bu fark, PHP 8.3’ün, özellikle dinamik içerik yönetiminde daha fazla kaynak tükettiğini ve optimizasyon eksiklikleri nedeniyle daha yavaş çalıştığını gösteriyor.

    Ayrıca, kullanıcı etkileşiminde önemli kriter olarak kabul gören İlk Giriş Gecikmesi (FID), PHP 8.3 ile kabul edilemez düzeyde yükseldi (%300 artış). Sonuç olarak bakarsak eğer, kullanıcı deneyiminde ciddi bir bozulmaya sebep olduğu aşikâr..

    Sonuç ve İleriye Dönük Düşüncelerim

    PHP 8.3 sürümü, yeni özellikler ve teorik anlamda performans iyileştirmeleri sunuyor olmasına rağmen, WordPress gibi geniş kapsamlı platformlarla beklenen uyumluluğu maalesef tam anlamıyla sağlayamıyor.

    Hangi yeni PHP sürümü bunu sağlayabildi ki?

    Yaptığım test sonuçları, sıfırdan kurulumla bile %50’ye varan hız kayıplarının görüldüğünü ve bu durumun tema ve eklenti yüklemeleriyle daha da kötüleşebileceğini ortaya koydu.

    Bu nedenle benim önerilerim sizlere önerilerim;

    • Sunucu Performansı: PHP 8.0 gibi daha optimize ve kararlı sürümleri tercih etmek, kısa vadede daha sağlıklı bir çözüm olacaktır.
    • Uyumluluk Testleri: WordPress son sürümle, PHP son sürüm kararlığını henüz sağlanamadığı için en az 0.3 eski version tercih etmek yararlı olacak. (8.0 ile stabilite sağlanması nedeniyle daha eski sürümlere dönmeye gerek yok)
    • İleriye Yönelik Öneriler: PHP 8.0 her ne kadar x3 sürüm eski olmasına rağmen, ileriye yönelik olarak bir sorun teşkil etmeyecektir, şu an için en ideal sürüm kabul edebiliriz.

    PHP sürümünden kaynaklı performans kayıpları, tema, eklenti ve içerikler olmadan ciddi bir fark ortaya koyduğu için, bu fark oranı, siteyi özelleştirdikten sonra çok daha artacaktır. Bu yüzden PHP sürüm seçiminde hız ve kararlılık en önemli öncelikler olmalıdır.

  • Algoritmanın Sırları: Başarı İçin Şifreyi Çözmek

    Bir süredir blogda hiç yazı yayınlamamıştım. Uzun bir aradan sonra ilk gönderimi, sosyal medya gönderi algoritmaları üzerine yazmaya karar verdim. Bir kahve alın, başlıyoruz.

    Sosyal medyada kullanıcılar, paylaşımlarının çok daha fazla kişiye ulaşmasını arzuluyor. Bu amaçla, genellikle takipçi sayısını artırmak veya popüler olabilecek içerik seçmeye odaklanıyor.

    Ancak sık yapılan hatalar tam da burada başlıyor.

    Bu algoritmalar, takipçi sayısından veya içerik türünden çok, gönderilerin etkileşim oranları ve görüntüleme istatistikleri üzerine çalışır.

    Gönderi Performans Skoru

    Gönderi performans skorunuz, paylaşımınızın aldığı toplam etkileşim ve toplam görüntüleme değerlerinden, belirli bir formatta hesaplanan bir ölçüttür.

    Bunu daha net anlamak için bir örnek üzerinden ilerleyelim:

    Beğeni sayısı: 2.516
    Geri paylaşım sayısı: 29
    Yorum sayısı: 12
    Bu etkileşimlerin toplamı: 2.557

    Görüntüleme sayısı: 24.300

    Performans skorunu hesaplamak için şu işlemi yapıyoruz; İlk sayının sonuna bir nokta koyup, ardından ilk iki rakamı ekliyoruz.

    Etkileşim skoru: 2.55
    Görüntüleme skoru: 2.43

    Bu gönderi keşfette listelendi. Sizce neden?

    Çünkü etkileşim skoru, görüntüleme skorunu geçti. Algoritma bu durumu başarı olarak algıladı ve gönderiyi çok daha fazla kişinin karşısına çıkardı.

    Algoritma Bunu Nasıl Anlıyor?

    Algoritmanın temel mantığı şu şekilde işliyor;
    Ahmet isimli kullanıcının gönderisi, kullanıcılar tarafından ilgi gördü ve bu durum platformda geçirilen süreyi artırdı. Eğer bu gönderiyi daha fazla kişiye gösterirsem, kullanıcıların sitede kalma süresi daha da uzar.

    Sosyal medya platformlarının en büyük önceliği, kullanıcıların sitede geçirdiği süreyi artırmaktır. Algoritmaların temel işleyişi de bunun üzerine kuruludur.

    Performans Skoru Yüksek Ama Etkileşim Az, Neden?

    Performans skoru hesaplamasında başarılı olmak maalesef tek başına yeterli değildir. Sosyal medya platformları, gönderinize gelen erken etkileşimleri de dikkate alır.

    Özellikle paylaşım yapıldıktan ilk 15-30 dakika ve 1 saat içinde alınan etkileşimler, algoritmanın gönderi değerlendirmesinde çok önemlidir.

    Örnek olarak 1000Kitap platformunu ele alalım:

    Galatasaray güzelken her şey güzel…” şeklinde bir içerik paylaştığınızı düşünelim.

    • Eğer ilk 15 dakika içinde yalnızca 20 beğeni alırsanız, platformdaki kullanıcıların genel ortalamasında kalırsınız. Algoritma sizi “herkes gibi” görür ve ön plana çıkarma işleminde başarısız olursunuz.
    • Ancak ilk 15 dakikada iyi bir performans gösterirseniz, sonraki 30 dakika ve 1 saat içindeki etkileşimlerle algoritmanın gözünde avantaj sağlarsınız.

    İlk 15 dakikada mutlaka ortalamanın üzerine çıkmanız gerek arkadaşlar. Aksi takdirde, geri kalan süreçte keşfete düşme şansınızı kaybedersiniz.

    Bir gönderinin birkaç saat sonra keşfette olup olmayacağı aslında ilk 15 dakikada belirlenir.

    Reklam Almak Algoritmayı Etkiler mi?

    Reklam almak, görüntüleme skorunu artırırken, etkileşim skorunu düşürecektir. Çünkü reklam sayesinde içeriğiniz, etkileşim verme olasılığı çok düşük kitleye de sunulur.

    Etkileşim oranınız genel olarak yüksekse, ilk 15-30 dakika organik etkileşimlerinizi aldıktan sonra reklam alarak gönderinizi destekleyebilirsiniz.

    Bir dip not; Görüntüleme skoru, etkileşim skorunun önüne geçmeye başladığı anda reklamı durdurun ve etkileşim skorunuzun tekrardan yükselmesini bekleyin.

    Reklam Almanın Amacı ve Hedefleri;

    • Reklam almak, görüntüleme kazanmayı hedefler, doğrudan etkileşim veya satış elde etmeyi değil.
    • Reklam, marka değerini büyütmek için kullanılan bir araçtır ve bu beklentiyle hareket edilmelidir. Aksi takdirde hayal kırıklığı yaşarsınız.
    • Reklam, süreklilik gerektirir. Her gönderinize reklam alıp, kişisel marka değerinizi artırmayacaksanız, tek gönderilik reklam yarardan çok zarar verir.
    • Reklamın amacı kısa vadeli kazançlar ve etkileşimler değil, markanızı değerli ve hatırlanabilir kılmaktır. Bu yaklaşım, uzun vadede hem popülerlik hem de marka değeri kazandırır.

    Amacınız bunlar değilse, reklam sizin için uygun bir seçenek değil demektir.

    Geçmiş yıllarda özellikle Instagram ve Twitter’da oldukça aktif bir kullanıcıydım. Sahip olduğum tüm sosyal medyalar da etkileşim oranlarım her zaman yüksekti.

    Son olarak şunu söyleyebilirim:

    Sosyal medyada başarılı olmak, algoritmayı iyi anlamaktan geçer. Algoritmayı çözersen, oyunu kazanırsın.

  • Blog Tasarımı Yenilendi

    Uzun süredir sosyal medyadan ve gündemden uzak bir yaşam sürerken, blogla da çok fazla ilgilenemedim. Zaten yazılım sektöründe çalışan insanların iş dışında kendilerine vakit ayırmaları pek mümkün olmuyor.

    Minimalizm üzerine yeni bir tema düşünürken, aklıma Rich‘in üzerinde çalıştığı yeni tema geldi. Kendisiyle iletişime geçerek beta sürümüne erken erişim sağladım. CSS konusunda birkaç ufak dokunuşla masaüstü ve mobil görünümü uyarladım.

    Aynı zamanda blogla ilgili bazı kararlar aldım. Artık tanıtım yazısı ve dış bağlantı kabul etmiyorum.

    Mevcut bağlantıların süresi dolduktan sonra yenilenmeyecek ve yalnızca kendi yazılarım yer alacak.

    Burada yazılan yazılar SEO uyumlu olmayacak ve blogda SEO eklentisi kullanılmayacak. Daha doğrusu sıfır eklenti projemle sadece blog yazacağım.

    SEO uyumlu yazılar, kişisel bloglar için duyguların anlatımını sınırlayarak daha çok stabilite üzerine yoğunlaşıyor. Burası bir kişisel blog olduğu için bu eklentileri kullanmayacağım.

    Zaten okuyucu sayısı ve reklam alma gibi bir derdim de yok. Bu blogun tek amacı, duygu ve düşüncelerimle birlikte uzmanlık alanımdaki tecrübelerimi paylaşmak.

    Hepsi bu kadar.